“ara sıra onları haklı bulup kendini dev bir x’e çevirmek ve denklemin bilinenlerini vererek seni bulmalarını sağlamak istiyorsun. öyle ya, böylelikle kurtulacaksın kendini bulmaya çalışmaktan.”
“tilkinin hatası mıdır ürkek olmak ya da ağaca tırmanmak mıdır bir ayının ayıbı? doğasını kabullenmekte güçlük çekenlerin pastel boyalarıyla mı mavileşiyor gökyüzüm?”
“ve senin boşluğunun eseri tüm gereksiz aldanmaların ve yüklerin. gözyaşların hatırlatıyor seni sana ve can sıkıntısından yeşeren her çiçeği daha renksiz görüyorsun.”
“ikinci el berjerimde sürdüğüm hükmümde yeri olmayan, hiçbir zaman kucağımda sakinleştirilmeyi hakketmemiş ve fakat yine de bir süredir kendine yer bulabilmiş tuhaf yüklerim havaya karışıyorlar.”
“gündeviren’in tek bir felsefesi var. günaşırı düşüncelerime bir liman olması! pekala, üç haftadır hiçbir düşünce kafamdan geçmediği için mi yazmıyorum?”
“her “iyi misin?” sorusu, altında bir şeylerin kötü gitmesi gerektiği, her “bir şeye ihtiyacın var mı?” sorusu, altında bir şeylere ihtiyacın olması gerektiği önkoşulunu barındırır.”
“özür dileyemediğim için mutluyum. milyarlarca insanın çiftleşmesi ve sokakta başıboş gezmesi benim suçum değil. bu gazete büfesinin görüşümü kapaması benim suçum değil. oysa aklıma başka bir şey takılıyor.”
“yalnızlık tablosu dağ. kendine has uçurumlar. yine de uçurumlar. eğimlerinde bir keçi. tırmanmaktan ıskalamış manzarayı. benim gördüğümü göremeyen bir keçi. bu daha doğru.”
“ben bunları düşünürken karton bardaktan ses geliyor. elli cent. kendi statümü ortaya koyduğum mezatımız fena başlamadı. arttıran olacak mı diye meraklanıyorum.”
“kahvemden bir yudum aldım. bunu açıklamanın bir yararı yok, diye düşündüm. kaçtığım şeyi yaşarken kaçışımı nasıl anlatabilirdim vanessa’ya, bilemiyorum.”
“ben bunları düşünürken elimden yığınlar halinde “şimdiki an zerreleri” göç ediyor ve beni kolayca ezen geçmişimin topraklarında yine bana karşı savaşıyor.”
“işin delilik kısmı da budur! her şeyin doğasını şaşırmış sizler, yeni anlam dehlizleri uydurarak kendinizi aslolan ışıktan mahrum bırakıyorsunuz ve orada şişkin benliğinizle sıkışıyorsunuz.”
“raffaello’nun freskinden çığlıklar tekrar yükseliyor. hakikatin iki temsili, hiçbir öğretmeni olmayan iki adam; bilgeliğin aktarılamazlığından emin, yaşamın ta kendisi ile meşgul oluyor.”
“bir düşecek olsam şu camların ortasından, yok olacak dertleri, insanları ve bir anda hiçe dönüşecek, hiç yaşanmamış varsayılacak hayatları duyumsayacaktım. son duyumsadığım şey, her şeyi öldürecekti.”
“bugün bizim merdivenlerin altında can çekişen bir böcek gördüm. ölmek üzereydi. izlemekle yetindim. en son hareketsiz kaldığında onun böcekliğinden emin oldum. ölebiliyordu.”