nefesler bir bir tükenir çocuk, gidilecek yollar bakidir. yersiz serzenişlerin zamanı değil, kulağının üzerinden kalkmanın vaktidir. senin avareliğinden haberdar bu dağlar ve o dağlardan gelir çetin kışlar; ne zaman öğrenirsin tabiatın dikenli yağmurlarını? özel olduğunu düşünür durursun, beyaz kristaller afiyet midir üzerine? yana yakıla kapanırsın ev hapsine ve güvenli duvarları bir başkasına inşa ettirirsin. ellerin titrer çocuk, bazı boşlukları senin örmen gerekir.
mütemadiyen su damlayan çatının geniş oluklarından görünür mü yıldızlar, yoksa yalnızca kendini mi kandırır durursun? ışık yaratırsın eski kandilinde, dumanı gökyüzüne çalarsın. o duman ulaşır yükseklere ve sen evinde zincirlenirsin. gözlerine perdeler iner çocuk, yarattıkların hapseder seni imitasyon benliğine.
sana vaat edilmiyor pranganın anahtarları. hiçbir zaman elinden tutmaz tabiat. nasıl kanarsın yapay olanın davetkar hikayelerine ve niçin yüzyıllık bir anıt gibi dikilirsin? davetlere icabet eder, heykelleşirsin. senin ödülün belki birkaç selam durulmasıdır taştan bedenine.
cezansa taşımaktır yedi denizlerin yükünü- aynı atlas gibi. bir mitten öteye geçememekse kaderindir.
ve nihai akış budur çocuk, gidilecek yollar bakidir. oysa yosun tutmuş senin bacakların.
bil ki o bacaklar senin kaderin, tabiatın bastonları yoktur.
2 replies on “yosuntutan”
ekşi’den geliyorum. devam et çok başarılısın
teşekkür ederim.