kendimi yine pes etmiş buluyorum. uzanmış, ne dileyeceğini toparlayamayan bir doğum günü çocuğuyum. merakım benden güçlüdür, neye tutulacağı belli olmaz onun. ellerim her bilinmeze bir kerelik de olsa dokunmak ister ve dersler de çıkarmaz temaslarımdan. bir şeyi hiç yapmamış olmak mı daha acıdır yoksa yanlış yapmak mı, kestiremem. yine de çeşitli bariz hataların yaşadığımızı ispat ettiğine inanırım. onlar keser nefesimi, onlar hatırlatır oysa bugüne dek hep nefeslendiğimi.
koltuğumda vazgeçmiş yatıyorum, yeni yıldan hiçbir beklentisi olamayan eski bir takvimim. sayfalarım çevrilmekten yıpranmış; yine de 32 aralık peşindeyim. ellerimle çeviririm yapraklarımı, hiç bitmeyeceklerini düşlerim.
tekrar aklıma gelir bir ara duymuş olduğum o söz.
“her sabah parlak işler tasarlar, gün boyu budalalık ederim.”
bir bakmışım oradayım, bir bakmışım buradayım. kendimdeki tezatlığa ancak siyahla beyazda rastlarım. işte, ben, yirmibirinci yüzyılın ana kahramanı; dünyayı döndürür, sonra bulantıdan kusarım.
sonsuza yollar inşa eder, başlarına da çıkmaz tabelası koyarım.
bilirim, gayeler edinmektir bu aylaklığın çözümü,
bilirim, yönelmek varoluş meselesinin çaresidir.
bilirim, olmayacak hedefler kör eder gözünü,
bilirim, gayeler aynı zamanda krizin ta kendisidir.