usturmaçaların gıcırtısı eşliğinde kıç halatlarına izbarço atıp babalara geçirdim. halikarnassos gezgin ağırlıyor, semtin gürültüsü ölçülü ve pentatonik.
ayaklarımın altındaki toprak dalgalanıyormuş gibi hissediyor ve deniz sarhoşu olarak yürüyorum. hissedilen tonik notaya ayak uydurmakla meşgulüm. akşamın kızıllığı yüksek bütçeli bir prodüksiyon gibi nizami bir şekilde göklere dağıtılmış ve hiçbir seyircinin kaçırmasına olanak bırakılmamış. bu kızıllığın maskelediği derin hüzün, kendisini ifade edebileceği bir boşluk kolluyor. özünde bir blues kimliği barındıran halikarnassos, antik dünyanın yedi harikasından birisi olarak gösterilen ihtişamlı mozolesini bile arkasında yalnızca birkaç kalıntı ile yokluğa teslim etti. küçük myndos’un devasa kapıları yerle yeksan oldu, belki birkaç taş ise muhafazakar varlığını sürdürüyor hala. bu toprak herodotos’u kustu ve onun, yunan ve pers dünyalarının hüznünü kayıt altına almasını sağladı. milattan hemen önce korsan akınlarıyla boğuştu, sefalete dayandı. tüm görkemli kayıplarıyla halikarnassos, hüznün temsilcisi olmaya pek yakınken birtakım olaylar sayesinde çekilen ihtiyaç kredilerinin ezildiği bir tatil noktası oluverdi.
sigaramı yaktıktan sonra insanların arasında kaypak adımlarımla yürümeye devam ettim. gördüğüm farklı milletten insanların alışveriş telaşı, çocuklarını susturma çabası; ıslak ve kumlu terlikler, popüler ve tuhaf müziklerin yüksek desibel sevişmeleri… ucuz heykelvari ama plastik pozlar ve tüm bu rezilliğin kameralarla mütemadiyen kayıt altında tutulma arzusu! adımlarım subdominant.
akşamın kızıllığı dudak kenarlarımdan çekip bir gülümseme yerleştirdi yüzüme. yine de heyecanlı bir yer, diye düşündüm. kredi ya da taksit çölündekiler kana kana su içer bu vahadan, doğru, fakat aynı zamanda hala büyük bir hüznü taşıyor bu yerleşke. halikarnassos’un gözyaşları dominant süzülüyor limanlarında. turnaround bekliyor ama ardından yine tonik kederleniyor.
halikarnassos blues. dolgun tellerden yükselir havaya onun görüntüsü. bir yerlerden şarap bulup kadehlerimi sana kaldırıyorum bu gece. nefretle beraber seviyorum seni, çünkü bir süre önce öğrendim: beni rahatsız eden şeyler değil, şeylerle ilgili olan fikirlerdir. seni yargılayamıyorum, kendi ezgini kendin mırıldanmalısın.
meddah güneş yerini ay ve yıldızlardan oluşan kalabalık bir oyuncu güruhuna bırakıyor. yıldızlar halikarnassos üzerinde hep pentatonik yürüyor.
4 replies on “halikarnassos blues”
Hakkında kısmını okudum ancak müzikle uğraştığınızı göremedim. Ona rağmen müzik ağırlıklı olmuş. Ben de müzisyenim ve büyük keyifle okudum ama genel okuyucu kitlesine bu yazıların pek gitmeyeceğini düşünüyorum. Emeğinize sağlık…
yorumunuz için teşekkürler! genel okuyucu kitlesi ile pek işim yok. “hakkında” kısmını incelerseniz niçin gündeviren’i kurduğum konusunda daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz. sevgiler.
Her yazınız birbirinden çok farklı tarzlarda.Böyle bir gelişime şahit olmak ve takip etmek çok anlamlı.Ekşi sözlükte gördüm de geldim pişman olmadım.Devamını bekliyoruz.
çok teşekkür ederim, devamını takip etmek için sitenin alt kısmındaki sosyal medya hesaplarını kontrol edebilirsiniz!