mağlubiyet çanları yükseliyor. akortsuz bir piyanodan progresif ağlamalar; yaşamın gülünç karanlığında atılan havlular ve en çok da şu hüzünlü kafamdan çıkmak bilmeyen, benliğe ilişkin birkaç tutam dertler.
nedir yahu bu yaşamak?
ihtiyaçların paspal görüntüsünü yaka paça düzelten aykırı maskeler, yerden izmarit toplayan aşağılık içerlemeler, dertler ve tükürdükleri!
yaşamak biraz dolambaçlı bir imgeye denk düşüyor. bir filtreden süzülen tüm yaşanmamışlıklar ve onları ağzı açık bekleyen insan kalabalıkları. yalnızca bu. filtre kesesindeki geriye kalan her şey, yani yaşadığın -iyisiyle kötüsüyle- her şey birer tortu halinde bekleşiyor ve ilginçtir ki üzerine yük bindiriyor.
şimdi ben de bir kaynağın altında homurdanıyorum.
gündeviren birkaç ay boyunca en iyi bildiği işi gerçekleştirmek üzere uzaklaşacak. bu birkaç ay boyunca gün devirecek. yazabilecek mi, muamma. yazsa da bu pahada hafif kelimeler bir yerlere tutunacak mı yoksa gökyüzüne doğru uçuşacak mı, bilinmez.
gündeviren’in üzerine devrilen yeni yükler var!
anlatayım. bir teknede çalışmaya başladım. tekne yakında tersaneden denize indirilecek. ekim ayına kadar teknede konaklayacak, uzun saatler mesai yapacak ve akdeniz’in orasına burasına göz dikeceğim. sosyal ilişkilerimi rafa kaldıracak, cebime bir miktar mangır girsin de devlete olan askerlik borcumu ödeyeyim diye kendime vakit ayıramayacağım, tanımadığım ve iletişim kuramadığım insanlarla yatak paylaşacağım bir yolculuğa çıkacağım. sonrasında da elime yat kaptanlığı ehliyetimi alıyorum.
tabii ki bugünleri daha pastel umuyordum eskiden.
yaşamayı istemek, çabalamak, bir yere gelmek, monotonluktan memnun olmamak, başka bir yere gelmek, tüm sosyal ve medeni haklarından feragat edip birkaç papel uğruna yaşam standartlarını zorlamak, hiç izinsiz birkaç ay çalışmak, kendine vakit ayıramamak, yaşamayı istemek, çabalamak…
mağlup olmak!
bunu birkaç aylık macera gibi gördüğümü ve çok da umursamadığımı bilmeniz gerek, fakat yine de bu bir mağlubiyettir efendiler! bu kıvrak pençelerin otoritesinde boynu bükük direnme pozları vermektir. manasızdır.
insanoğlu, zayıf kolların. her yaptığın bir yenilgiye çıkıyor kaçınılmaz olarak. yaşamak, yaşamak, yaşamak.
yaşamak esasen bir yaşayamama hali!
bozuk bir dönem kasırgası da olsa çekimine kapılıyorsun. ne yaparsan yap, mutlu olamıyorsun.
bazense kolunda bir adamın ismini görüyorsun, şaşırıyorsun.
her neyse.
progresif ağlamalar sona eriyor.
sadede gelelim. tuhaf bir maceraya yelken açıyorum. bu birkaç aylık yolculukta gündeviren ile ilgilenmem güçleşebilir. yine de aklımda ufak tefek, adını “jurnal” olarak belirlediğim bir fikir var. yaşananları ve güncellemeleri o kategoriden sizlere aktarıyor olacağım. belki birkaç fotoğraf eşliğinde sizi de akdeniz’de gezdirmiş olurum. emin değilim.
yaşamak bir yaşayamama hali,
siz iyisi mi siktir edin.
adio.
2 replies on “yeni rotalar”
Yapacağınız bu yolculuk size bir şey katmak konusunda ya da mevzubahis ‘yaşamak’ konusunda emin olabilmek için anı biriktirmekse,sanıyorum ki size sadece mangır katmayacaktır.Deneyimlerinizi ve yazılarınızı her zaman takip edeceğim.Devireceğiniz günlere eşlik etmeyi bekleyeceğiz.Akdeniz’e selam olsun..
çok teşekkür ederim destek için, onun da selamı var!