Categories
yazılar

yaşamın ispatı

“bugün bizim merdivenlerin altında can çekişen bir böcek gördüm. ölmek üzereydi. izlemekle yetindim. en son hareketsiz kaldığında onun böcekliğinden emin oldum. ölebiliyordu.”


-ispat etmek istiyorsun, öyle mi?

-evet.

-varlığını?

başımı sallayarak onayladım.

-şu an burada olmamız yeterli değil mi?

-anlatamıyorum.

-konuş benimle, şunu bir çözelim. üşüyorum.

gözlerimle bir kez daha süzdüm onu. etkileyici bir kadın. benden akıllıca bir şeyler duymak istediği belli. örtünün altında çıplak olduğundan konuşmayı hızlandırmak istediğini de biliyorum. “belki de kıyafetlerini giymelisin.” üfleye püfleye giyinirken bana nefret dolu baktığını hissediyorum.

-üzgünüm. şu an öyle hissetmiyorum.

-sorun değil. anlatacak mısın?

-pekala. dinle. yaşadığımın farkındayım. fakat, yalnızca kendi bilincimde emin olabiliyorum bundan. sen mesela, karşımdasın ve seni duyuyorum. sen de her duyunla benden haberdarsın. yine de bu anın gerçekleştiğini söyleyemem.

-şu anın aldatmaca olduğunu mu söylüyorsun?

-geçmiş de öyle, gelecek de. yaptığımız şeyin yaşamak olduğunu düşünemiyorum. var olmak da değil bu, daha çok bir var olma çabası. bugün bizim merdivenlerin altında can çekişen bir böcek gördüm. ölmek üzereydi. izlemekle yetindim. en son hareketsiz kaldığında onun böcekliğinden emin oldum. ölebiliyordu. aradaki geçen tüm o sürede ise -ki yaşam dediğimiz şey bu!- yalnızca ölmek için didiniyordu. artık ortada bir yaşam vardı. hiç varolmamış ancak şimdiyse sonra ermiş. bittiğinde anlam kazanmış.

bir sigara sardığını görmemiştim. bana uzattı ve yaktım. devam ettim.

-o böceğin yaşamış olduğunu bir tek öldüğünde anladım.

-bunları konuşmuştuk. yüzbinlerce insanın gözü senin üzerinde, farkındasın bunun. senin varlığının ispatı olarak belki de senin hakkında yazılan gazete sayfalarını incelemelisin. bugün seninle ilgili muhteşem bir eleştiri yazısı okudum.

-bekle. sonu olmayan bir kitap gibi düşün. eksik kalıyor. oysa bir kitabı bitirdiğinde ve kapağını kapattığında nihayet ondan emin olabiliyorsun. elindeki kitabın varlığı tüm vücudunu sarmalıyor. kendisini sana sunuyor ve kağıt-yaşamını sana kanıtlıyor.

yavaşça doğruldum.

-biliyor musun, en kadim sorulardan birisidir felsefede; uzaklarda ve kimsenin olmadığı bir yerde bir ağaç yetişip sonra da devrilirse ses çıkarır mı? ne demek istediğimi anlıyor musun?

-tam değil.

-hipotetik bir soruda, asıl amacı yaşamı öğrenmek olan soruda bile yaşam fikrinin oluşabilmesi için ağacın devrilmesi gerekiyor. görmüyor musun?

heyecandan terlediğimi fark ettim.

-her birimiz yaşadığımızı ispatlayabilmek için ölüyoruz!

2 replies on “yaşamın ispatı”

sloganla uyumlu bir yazı bekliyorduk. zevkle takip ediyorum ama bence daha sık gelmeli yazılarr

(arşivden alınmıştır, 15 eylül 2020)

benim de bir süredir aklımdaydı. ben yazıyı değil, yazı beni anca buldu diyelim. teşekkürler!

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *