aniden havayı soluyor ve uzun bir süredir dalıp gittiğimin farkına varıyorum.
-forster’a göre moby-dick, yüzeysel eylem ve erdemin altından akan bir akıntı gibidir, o bir peygamberlik şarkısıdır.
kafamı kaldırdığımda nerede olduğumu hatırlıyorum. “moby-dick’in sonsuz derinliği ve sembolizm” başlıklı bir konferans. kürsüde dr. william. üşüdüğüm için buraya girdiğimi hatırlıyorum. önümde kırka yakın insan, her birisi şu kürsüden konuşan adamın ağzının içine bakıyor. maria sol tarafımda. ağızdan çıkan sözcükleri yakalayıp vasat entelektüel masalarda ortalığa saçmak için sabırsızlanıyor, biliyorum. böylelerini çok iyi bilirim, diye düşünüyorum. sonra birkaç saniye önceki konuşmalar tekrar zihnimde debeleniyor.
-forster’a göre moby-dick, yüzeysel eylem ve erdemin altından akan bir akıntı gibidir, o bir peygamberlik şarkısıdır.
peygamberlik şarkısı! gülümsememe engel olamıyorum. gülümsediğimi kimse görmüyor. dr. william’ın eve gittiğinde nasıl gülümsediğini düşünüyorum. şu an bu konferansta iki dudağının arasından çıkan giz dolu sözlerinin kazancıyla poker oynadığını biliyorum. ben de onun bu hatipliğini görüyorum ve arttırıyorum. dr. william elinde yalnızca per varken acemice blöflere kalkışıyor. yeni oyuncular onun ağzının içine bakmaya devam ediyor.
gülümsememi kimse görmüyor diye sinirliyorum. ceketimin ceplerindeki ellerimi sıktığımı cebimden buruşan kağıtlara benzer bir ses gelince fark ediyorum.
-deliliktir o!
koreografik hareketlerle bana doğru dönmekte olan kafalar görüyorum. az önce ben mi bağırdım? ellerimi tamamiyle unuttum. hala ceplerimdeler. o buruşuk kağıtlar da neyin nesi? ellerim ıslaklığının nedeni onlar mı? ne zamandır konuşmuyorum? bağıran ben olmalıyım. bir balkon konuşmasına hazırlanıp ele geçirdiğim iktidarı şereflendirmeliyim.
-moby-dick, diyorum, sizin süslü kovalamacalarınızın bir esiri olamaz. bir delilikten ibarettir moby-dick! kaptan ahab çıldırmışça kovalar moby-dick’i, evet. üzgünüm, dr. william, fakat kaçırdığınız nokta şu ki; ispermeçet balinası yaşamak için mücadele ediyor! onun bu savaşı nasıl bir balinadan doğal olarak beklenebilirse, kaptan ahab’ın insan olmasından ötürü her şeyi kişiselleştirmesi, norfolk’ta para etmeyecek bir balina uğruna gökteki aya dahi gidebileceğini iddia etmesi de doğaldır. işin delilik kısmı da budur! her şeyin doğasını şaşırmış sizler, yeni anlam dehlizleri uydurarak kendinizi aslolan ışıktan mahrum bırakıyorsunuz ve orada şişkin benliğinizle sıkışıyorsunuz. bırakın yorumlarınız kendinize kalsın! herman melville adına konuşamazsınız, dr. william. onun ne anlatmak istediği sadece akademisyenlere fısıldanmış olamaz.
yumruklarımı bir daha sıkıyorum. ellerim iyice ıslanmış olmalı. hızlıca yumruğumu cebimden çıkartıyorum. yumruğumun içindeki buruşmuş kağıt parçasını yavaşça açmaya yelteniyorum. bu sırada ellerimin birer depremzedeymişçesine titrediğini görüyorum. kağıdı açtığım gibi daha da çok heyecanlanıyorum ve kafamı tekrardan kürsüye doğru çeviriyorum. neden olduğunu bilmesem de ayağa kalkıyorum. bazı kafalar seyrek yoğunluklarla hala bana dönük.
-dinleyin! ehm. herman melville şöyle yazıyor moby-dick’te. bir saniye. (ellerimin titreşiminden utanarak)
“sağdan soldan söz aşıran gösteriş meraklısı kelime cambazları için, fikir adamlarının düşünceleri, birer başı boş balık değil de nedir? ve sen ey okuyucu, hem başı bağlı, hem de boş bir balık değilsin de nesin?”
2 replies on “pequod’un dehlizleri”
Şahsen çok hayıflandığım bir konuya parmak basmışsınız. Post-modernizmle beraber her şey dönüp dolaşıp figürlere ve gölgelere iniyor. Siz de bunu duru bir dille güzel eleştirmişsiniz. Devamı için takip ediyorum. Kolay gelsin.
çok teşekkür ederim! takipte olduğunuzu bilmek iyi hissettiriyor. sevgiler.