bu gece yalnızca bir kadeh.
kendini yıpratmak bu, başka bir şey değil. çocukluğumdan bu yana tanırım onu. biraz duygusal. ellerindeki birikmiş anılara sarılıp usulca yatağında uyuklayanlardan. ilk düş kırıklığını bir kadının elini tuttuğunda yaşadı. ashe elini çekip “beni bırak!” diye bağırmıştı. o zamanlar çocuktuk; tavanlarımızdaki parlak çıkartmalara bakar ve büyümeyi beklerdik. çocukken aklımızda kurduğumuz gelecek sahnelerinde kimi oyuncular bir türlü belirmeyince, planlanan diyaloglar hep yarım kalınca travmatik hüzünler elde ederdik. o ise kahrolurdu.
duygusallık, medeni bir aşınmadır. bunun böyle olduğunu biliyorum. annesi ile babası boşandığında bir süre kendine gelememişti. çocuklar temiz zihinlerinde buna benzer karmaşık hikayeleri kafasında toparlayamaz. bir duygu hissetmezler. onlara o üzüntüyü yükleyen etrafındaki nispeten daha erişkin medeni yaratıklar. ebeveynleri ayrılmış çocuğu sürekli “iyi misin? bir şeye ihtiyacın var mı?” gibi yapay sorularla boğarlar. ardından o, ufak-tefek ve gelişememiş mayasını boğan bu kuvveti anlamlandırmaya çalışır.
her “iyi misin?” sorusu, altında bir şeylerin kötü gitmesi gerektiği, her “bir şeye ihtiyacın var mı?” sorusu, altında bir şeylere ihtiyacın olması gerektiği önkoşulunu barındırır.
bu önkoşula maruz kalan insan yavruları ise “bir şeyler oluyor, sanırım kötü hissetmeliyim.” iç-geçirmelerine yönelir.
bir kadeh daha yuvarlıyorum.
yakın zamanda köpeği öldü. “toparlanmaya çalışıyorum.” dediğini hatırlıyorum. ölüm, olsa olsa hassas bir duygusallıktır. her saniye birçok yaşam kendi son cümlesini yazıp kapağını kapatıyor. her saniye kilolarca hayvan ölüyor. ancak bizler sadece tanık olduğumuz nefeslerin son didinişlerine üzülüyoruz. yıkılıyoruz.
belki de hassas bir duygusallık değildir, diye düşünüyorum. yalnızca iki yüzlülüktür.
kadehimi yeniden doldururken telefon çalıyor.
-alo?
-alo? lev. sakin ol.
sakin olmamam gerektiği üzerime yükleniyor. belli ki “kötü bir şeyler” oldu.
-n’oldu?
-eleanor… öldü. bir trafik…
telefonu kapatıyorum.
toparlanmalıyım. az önce düşündüklerimin karşısında onca sene boyunca kafamda kurduğum algı ve medeni yapıların bir yığını var.
eleanor. hayatımın en güzel yılları seninleydi.
pekala, bu tamamen duygusal. saçmalıyorum. dünyada bir tek eleanor ölmüyor.
umrumda değil, artık onun sesini duyamayacağım.
fark ediyorum. duygusallık, medeni bir aşınmadır.
fakat eğer yeteri kadar evcilleştirilmişseniz, bunun bir aşınma olduğunu kabullenemezsiniz.
2 replies on “medeni aşınma”
Aslında ölüm sadece bencilliktir. Onun öldüğünü farkettikten hemen sonra bir daha göremeyecek ve sesini duyamayacak olmana üzülürsün. Belki de artık yalnız kalmana. Bu kişisel bir mesele, tek taraflı bir çekişme. Bence tamamen bencillik. Her neyse yine çok güzel bir yazı. Podcast olarak da dinlemek için şimdiden sabırsızlanıyorum 🙂
çok teşekkür ederim nazik kelimeleriniz için! podcast için sırada epey yazı var. eminim ki sıra bir gün “medeni aşınma” yazısına da gelecek. sevgiler.