yağıyor. gergin ahşap çatının suyla dövülmesini dinliyorum. yağıyor. her damlacık birer nota; yağmurun keyfekeder ve ölçüsüz blues icrasında yapayalnız ritim tutuyorum ayağımla. yanımda şimdi fitilini tutuşturduğum gemici fenerim ve onun pinti ışığı, arkada kulağıma çekingen çalınan led zeppelin. tam olarak neyin romantizminde olduğumu bilmiyorum. bir hissi özlüyorum ancak o hissin tarifini yapamıyorum.
aslen kamp için kullandığım ufak tencerem ve tabağımda yemeklerimle içli dışlı oluyor, her şeyi bir porsiyon pişiriyorum. üç-dört parça kıyafetimi döndürüp döndürüp giyiyor ve saatler boyu sessizce oturuyorum. yazı yazıyorum, çöpe atıyorum. kimsenin kelimelerine bulaşmak istemiyorum, kimsenin sesinin bende bir anı yaratmasını istemiyorum. yine de bundan kaçamıyorum.
kumaş bir bebek gibi düşmek istiyorum kemiklerim duyulmadan ve yine doğrulmak istiyorum eklemsiz ellerimle. oysa hep elimden tutan oluyor ve ben kendimi ölçülendiremiyorum.
yağmur keyfekeder ve ölçüsüz. ben de ölçümü hatırlamıyorum.
bir his ki tarifini henüz yapamıyorum -ancak bu bir inat meselesidir, biliyorum. kendimi hep deneyerek tanıyan ben, şimdi kendimle bile kalamıyorum. etrafına bir çember çizilmiş karınca gibi elim ayağıma dolanıyor. birileri sınırlarıma burnunu sokuyor. nasıl ödetmeli onlara bana yaşattıkları bu hissi -kim bana gelip elleriyle teslim edecek beni? hangi şarlatan kelimelerinizle anacaksınız beni oysa ben kendimi bile eğlendiremeden öldüğümde? hayali ufuklar açtığınız steplerimde söz hakkı olduğunuzu da nereden çıkartırsınız? tilkinin hatası mıdır ürkek olmak ya da ağaca tırmanmak mıdır bir ayının ayıbı? doğasını kabullenmekte güçlük çekenlerin pastel boyalarıyla mı mavileşiyor gökyüzüm?
kim bahşetmiş olabilir size bunca yetkiyi buraların tanrısı benken? neye tutunur ve neyden cesaret alırsınız anlayamıyorum ancak iri dişlerinizden nefret ediyorum.
sayenizde bir başıma kalkabilmem için kuytularda kendi kendimi düşürmekten zevk alıyorum.
beni bana bırakmadığınız her anın hiddetini de doğrulurken üflüyorum.
bırakın gökyüzümle oynamayı, o yıldızları ben yaratıyorum.
bir his ki içimde tarif edemiyorum,
bırakın ellerimi, ben güneşe denk parlıyorum.
diogenes’in dediklerini suratlarınıza haykırıyorum,
gölge etmeyin, başka ihsan istemiyorum.
4 replies on “güneşimde gölgeler”
Saglam yaziyorsun. Icimden bir ses bir gun hakettigin ilgiyi gorecegini soyluyor. Bol sans gundeviren!
teşekkür ederim iyi dilekler için!
Muhteşem bir yazı yine tebrikler..
teşekkür ederim!